31 Mart 2008 Pazartesi

Başarılı Logo: Nike

Ünlü Amerikan spor markası Nike'ın logosunun, Yunan mitolojisinde zafer tanrıçası olan "Nike"nin kanatlarından esinlendiğini biliyor muydunuz ?

Zafer ve spor arasındaki bağlantı nedeniyle bu logo Nike firması tarafından da beğenilmiş olsa gerek, firma kurulduğu günden bu güne logosunu değiştirmedi...

Logo, 1972 yılında Stanford Üniversitesinde okuyan bir MBA öğrencisi tarafından tasarlanmış ve karşılığında $22 (bazı kaynaklarda $35) almış. Aradan geçen 11 yıl ardından logonun başarısı nedeniyle kendisine belirli bir miktar şirket hissesi verildiği kamuyouna açıklanmış.

İyi bir logonun, markaya önemli derecede bilinirlik ve prestij kazandırdığı şüphesiz. Eskiden logosunun içinde ismi de bulunan Nike, şimdilerde sadece "Swoosh" logosunu kullanıyor. Logonun ortasına "Nike" yazmasına gerek yok, çünkü Nike'ın logosu zaten dünyanın heryerinde en tanınan logolar arasında yer alıyor.

İyi bir isim seçimi ve logo tasarımı için olmazsa olmaz bazı unsurları da sıralamak istiyorum, markanın ismi öncelikle kolay okunur, logosu da hatırlanabilir oranda sade olmalı. İnsanlar okumakta zorlandıkları yazılardan ve karmakarışık logolardan uzaklaşır, bu da markanıza karşı bir antipati doğurur.

Uluslararası bir marka yaratırken hem anlamlı bir isim veya slogan hemde anlamlı bir logo bulmalıyız. Bu arada kelimeler ve sloganlar her kültürde farklı anlamlara gelebilir, bunu da unutmayalım.

Ardından logo tasarımındaki ana hatlar, hedef kitleye uygun olacak şekilde tasarlanmalı, şeklin genel yapısı köşeli hatlardan oluşuyorsa maskülen bir imaj, yumuşak ve yuvarlak hatlardan oluşuyorsa feminen bir imaj yaratıyoruz demektir.

Logonun rengi de çok önemli.. Bu hususta eğer markamız uluslararası bir pazara hitap edecekse, farklı kültürlerin renk algılarını iyi değerlendirmeli ve ona göre hareket etmeliyiz. Örnek vermek gerekirse, Avrupa kıtasında tüketiciler için tazeliğin, doğallığın rengi olarak algılanan "Yeşil", Asya kıtasındaki tüketiciler için zehirli, kimyasal bir ürün algısı yaratabilir. Yani Asya kıtasında bir gıda ürünü satacaksanız, isminiz ve ürün ambalajınız yeşil renk olmasın !

Marka ismi için herhangi bir kısıt olmamakla birlikte şu metodları deneyebliriz:


  • Satılacak nihai ürünü, kendi marka isminde barındırmak (Burger King, Pizza Hut vb.)
  • Ürünümüzün ismine referans nitelikte bir sıfat eklemek (Garanti Bankası, Konfor Mobilya vb.)
  • Ürünümüzü klasik/tarihi bir isimle adlandırmak (Quantum, Momentus, Nike vb.)
  • Ürünümüze günlük hayatta anlamı olmayan kendi yarattığımız bir isim vermek (Xerox, Alfemo vb.)
  • İki anlamlı kelimeden yeni bir isim üretmek (Banana Republic, Blaupunkt vb.)
  • Ürünümüze tamamen alakasız bir isim vermek (Apple, Diesel vb.)

Bunlar yol gösterici öğelerden sadece bir kaçı..

Unutmayın iyi bir marka ismi ve logo sizi her zaman hatırlanır bir marka haline getirir ve kelimelerle anlatamayacaklarınızı anlatabilir. Markanızı tamamlayıcı bir slogan da müşteride tutku ve harekete geçme hissini doğurur. Bu iki his, AIDA modelindeki "Desire" ve "Action" öğelerinin izdüşümüdür.

Tüm bu hususları göz önünde bulunduracak olursak, ben Nike'ın logo tasarımını ve ismini çok başarılı buluyorum. Markasına tarihi/antik bir isim vererek, bende pozitif bir algı yaratıyor. Ayrıca ismin telaffuzu da oldukça kolay. Logo tasarımına gelecek olursak, logo tarihi bir anlam taşımasının yanısıra, oldukça enerji veren bir algı yaratıyor. Logo, kişide bir hareket etme arzusu uyandırıyor. Yapılan iş spor ürünleri olunca, bu logo tasarımı da amaca hizmet ediyor. Renk seçimi konusunda Nike'ın herhangi bir renge bağlı kalmadığını görüyoruz. Ürünlerinin tasarımlarına uygun halde renk renk "swoosh" deseni var, bunun da en önemli artısı logonun çok yönlü olabilmesi ve tek bir renge bağlı kalmak zorunda olmayışı. Logonun tek başına bir marka olması, onun ne renkte olursa olsun Nike'a ait olduğunu hissettiriyor.

Bu arada unutmadan ekleyim, zafer tanrıçası Nike'nin İzmir Efes Antik kentinde heykeli bulunuyor. Ben, ziyaretim sırasında gördüm, siz de bir ziyaret edin derim...



28 Mart 2008 Cuma

Apple’ın IPOD’u Pazarlama Teknikleri

Apple firması, iPod ürünüyle öncelikle göze hitap ediyor. Günümüz toplumunda tüketim çok önemli bir yer tutuyor ve tüketiciler aynı özelliklere sahip, yakın fiyat aralığında olan iki ürün arasında tercih yaparken ürünün tasarımına göre karar veriyor. IPod, mp3 ve video oynatıcılar piyasasında lider konumda ve aslında bulunduğu yeri elde etmesinin belki de en önemli nedeni, bu piyasada adını dünya çapında duyuran ilk ürün olması. Apple, iPod ürününü kendi içinde çeşitlendirmiş durumda (iPod Touch, iPod shuffle, iPod 80 GB, iPod 160 GB gibi) ve bu sayede farklı gelir düzeyine sahip, birbirinden farklı tüketicilere aynı anda hitap ediyor. Böylece piyasadaki diğer alternatiflerle yarışmanın yanı sıra kendi ürünleri arasında da rekabet ilkesini uyguluyor. Apple ayrıca 8 ay – 1 yıl gibi aralıklarla yeni iPod modelleri piyasaya sürüyor. Her seferinde daha üstün teknolojik özellikler ve daha iyi bir tasarım sunuyor ve hâlihazırda bir iPod’u olanları bile bu şekilde cezbetmeyi başarıyor. Rakip firmalar aynı hızda yeni ürün tasarlayıp piyasaya süremediğinden Apple’ın iPod’u, mp3 çalar piyasasındaki liderliğini sürdürüyor. Zaten teknoloji tutkunları küçük de olsa yeni bir teknolojik eklenti, tasarımdaki incelik ve hafiflik gibi özelliklerin gelişmesi gibi nedenlerle ellerindeki ürünü sürekli daha günceliyle değiştirmek merakında olduğundan, Apple her yeni iPod’u piyasaya sürdüğünde kolaylıkla alıcı bulabiliyor. Ayrıca, Apple markası piyasaya çıkardığı diğer ürünleriyle de (iMac, iPhone, MacBook, vs.) saygınlığını artırıyor ve marka saygınlığı arttıkça tüketicilerin güveni artıyor, bu da var olan tüketicilerinin yanına yenilerini katıyor. IPod’un bir diğer özelliği ise rakiplerinden farklı olarak, Apple’in ürettiği, Windows ve Macintosh bilgisayarlarda çalışabilen çeşitli bilgisayar yazılımları ve güncellemeleriyle sürekli olarak güncel tutulması. Satışları artırmak için yaptığı reklamlar ve promosyon çalışmaları da rakipleriyle karşılaştırılamayacak kadar yüksek bir pazar payına sahip olmasını sağlayan etkenlerden sadece bir diğeri.



24 Mart 2008 Pazartesi

Daha gerçekçi projeler lazım

Sosyal sorumluluk, bir çok firmanın üzerinde durduğu bir konu. Firmalar kimi zaman bizleri bile şaşırtacak sosyal sorumluluk projelerini destekliyor.

Sigara üreticilerinin (en başta Philip Morris), gençlerin sigaraya teşvik edilmemesi adına düzenlenen projelere verdikleri destek gibi. "Gençler sigara içmesin, erken yaşta sağlık problemleri yaşamasınlar" fikrine özellikle destek olunuyor. Ancak genç olmayan (kime göre genç) kişilerin potansiyel sağlık sorunları pek ilgi çekmiyor herhalde..

Bu tip projeler bana biraz sahte geliyor aslında.. Günümüz dünyasında her firma kar amacı güdüyorsa -ki gütmeli- bu projeler de ne oluyor ??

Herşeye rağmen, sosyal sorumluluk projelerini, herhangi bir ikileme sebebiyet vermeyecek şekilde gerçekleştiren firmalar da var. Özellikle alkollü içecek sektörünün bu konuda oldukça çok çalışmaları var.

Aşırı alkol tüketimi de genç-yaşlı her kesimi, sağlık sorunları açısından tehdit etmesine rağmen, üreticiler "Alkol tüketmeyin"den ziyade "Kararında için", "İçkili araç kullanmayın", "Önemli kararlarınızı alkolün etkisinde almayın" gibi sloganlara yönelmiş durumda.

Sigara üreticilerini de anlamaya çalışıyorum. Sigara ile alkollü içeceklerin yapı olarak kendine has özellikleri var, birbirlerinden farklılar... Tüketimi az bile olsa, sigaranın insan vücuduna verdiği zarar alkollü içeceklere kıyasla çok daha fazla. Sigarayı, alkollü içkiler gibi "Kararında içmek" te pek bir şey farkettirmiyor. İşte bu sebeple, sosyal sorumluluk projelerinde de sigara tüketimini caydırıcı sloganlar bulmakta oldukça zorlaşıyor

Yine de bu sebepler, yeni fikirlerin, yeni sloganların önünü kesmemeli. Bu saatten sonra sigara üreticilerin "gençlerin sigaradan uzak durması projesi"nden vazgeçmesi büyük tepkilere yol açar. O yüzden proje devam etmeli, ancak kamuoyunun ikilemde kalmasının önüne geçilmeli ve daha gerçekçi ve inandırıcı projelere hız verilmelidir.

Son olarak, bir alkollü içecek firmasının reklam çalışmasını paylaşmak istiyorum.
"Benim ürünümü az tüketin veya çok tüketin" demiyor, "İçecekseniz sorumlu davranın, en başta seçiminizi yapın" diyor. İşte sosyal sorumluluk mesajı !

Boşluğu doldurun, seçim size kalmış !






23 Mart 2008 Pazar

Coca Cola Zero & Pepsi Max






Su gunlerde rekabeti en guzel gorebilecegimiz iki marka pepsi ve coca cola.Pepsinin max i cikarmasindan kisa bir sure sonra coca cola zero yu sunarak pepsiye cevap verdi.Peki zaten cola light varken neden zero piyasaya suruldu? Cunku pepsi max ve cola zero erkeklere yonelik icecekler.Erkeklerin egilimlerini inceleyen pepsi,erkeklerin cola light almaya cekindigini gorunce,cola nin bu zayifligina cevap vermek icin mukemmel bir strateji kullanarak colayi zayif yerinden vurup erkeklere yonelik diyet fakat diyet yonu ortaya cikarilmayan sekersizligi vurgulanan pepsi max i cikardi.Satislar gunden gune artinca da cola bu duruma kayitsiz kalamayarak,pepsi max a cevap niyetiyle cola zeroyu cikardi.Siyah kutu rengi ve zero gibi kulaga guclu gelen bi kelimeyi marka adi olarak secerek pepsi ye guzel bir cevap verdi.Durumlar su an icin esit gorunuyor.Zero cikinca tekrar Aysun Kayaciyla reklam ceken pepsi max cevap vermeye calisiyor.cola zero reklam kapmanyalarina devam edecek gibi gorunuyor.Su anki strateji urun savasindan cok reklam savasina donmus durumda.

13 Mart 2008 Perşembe

İllegal Reklamlar

Bugün size bir reklam izletmek istiyorum. Pepsi özellikle Amerika piyasası için hazırladığı reklamlar açısından, büyük rakibi Coca-Cola'ya oranla daha başarılı reklamlara imza atıyor. Özellikle halkın sevdiği popüler karakterleri reklamlarında kullanması bu başarısındaki en önemli sebep.

Ancak bu reklam televizyonlarda pek rastlayamayacağımız türden, zira rakip firmayı rencide edici öğeler barındırıyor. Reklamın başrolünde de küçük bir çocuk var. Eski bir reklam filmi bu, zaten reklamın sonunda da Pepsi'nin o eski logosu ortaya çıkıyor..
Bu tip reklamlar sayısız tartışmalara neden oldu, akabinde sayısız davalar açıldı ancak hala bir şekilde piyasaya sokuluyor. Tabii eskiye oranla daha az sayıda..

Firmaların, söz konusu reklamları finanse edip etmedikleri tartışma konusu.. Benim de kesin bir fikrim yok, zira bu tip reklamlar çok düşük bütçelerle çekiliyor ve internet gibi yine ucuz bir kanalla medyaya yayılıyor.

İllegal reklamların kurbanları çoğunlukla büyük firmalar... İnternet üzerinde "illegal reklam" olarak aratılınca karşımıza bu tip bir sürü reklam çıkıyor.

Öte yandan büyük firmalar her zaman kurban koltuğuna da oturmuyorlar. Bazı firmalar, kimi zaman medyaya sunulamayacak içerikte olan, ancak yine de izleyiciye tebessüm ettiren kendi reklamlarını da internet yoluyla yayıyorlar. MasterCard'ın bu konuda çeşitli çalışmaları mevcut...

Söz konusu reklamların medyaya verilememesinin nedeni genelde hukuki yaptırımlar. Televizyon denetçileri söz konusu reklamları kimi zaman aşağılayıcı, cinsel içerikli veya haksız rekabete sebebiyet vermesi nedeniyle engelliyor.

video'yu yükledim çalışıyor, yine de çalışmazsa;

http://www.youtube.com/watch?v=LM9rA4LbOMc linkinden izleyebilirsiniz.